1. Giriş
a. Yüreği insan ve vatan sevgisi ile dolu Atatürk sevdalısı yurtsever dostlarım hepinize merhaba. Sizleri bugün 18 Mart 1915 tarihinde meydana gelen Çanakkale deniz zaferimizin ve Yüce önder Atatürk'ün Anafartalar ve Conkbayırı kara muharebeleri ile yaşanan Çanakkale destanının sonucunun alındığı, bir askeri deha ve büyük bir komutan olduğunun tarih sayfalarına geçtiği bu Zaferimizin 106'nci yılını kutlamak ve anmak bağlamında büyük bir saygıya ve anmaya davet ediyorum. Bu büyük zaferden dolayı daha önceden her 25 Nisan günü Kara Şehitlerimizi anma günü olarak kutladığımız “18 Mart Çanakkale Deniz zaferimizi “ ancak bu iktidar tarafından yapılan bir değişiklikle “ Şehitleri Anma Günü “ yaptı. Bu nedenle bugünü bir Zaferimiz olarak kutlayamıyoruz. Ne kadar acı bir durum.
b. İzninizle Mustafa Kemal'in bir askeri olarak siz dostlarımla güzel bir Çanakkale sohbeti yapmak ve öykü tadında sizinle bu yazımı paylaşmak istiyorum. Gerçi bütün makalelerimde sizlerin sıkılmaması için kısa yazıyorum. Ancak bu defa affınıza sığınarak çok zevk alacağınız bir paylaşım yapmak istiyorum. Bizler zaferimizi büyük bir coşkuyla ve gururla kutluyoruz ve tüm şehitlerimizi minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun. Bize bu onurlu günleri yaşattıkları için onlara şükranlarımızı sunuyoruz. Başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile tüm Mehmetçiklerimizin fedakârlıkla ve gözünü kırpmadan canlarını vermekten sakınmadan yaptıkları özverili ve gayretli çalışmalarını büyük bir gururla anıyoruz. Ancak sonuçları bakımından alınması gereken dersler olduğunu da unutmamalıyız.
2. Çanakkale Savaşına ait gelişmeler ve yaşanan olaylar
a. Çanakkale ve Gelibolu benim için çok büyük anılarım olan bir yer ve kronolojik olarak sizlere bunları aktaracağım. Ben Atatürk’ümüzün Okulu olan Kara Harp Okulu (Harbiye)'na girene kadar bize lise eğitimi bitene kadar Çanakkale Savaşları ve Zaferimiz hakkında yeterli seviyede öğretilmediğini ve bilgilendirmediğimizi anladım. Ayrıca Okul bittikten sonra Topçu Okulu bitiminde öğretmen olacakların seçimi vardı ve her teğmen bir konu seçiyordu ve onu bir öğretmenlerden oluşturulan heyete sunum yapıyordu. Ben de konu olarak Çanakkale savaşları ve Zaferimizi seçmiştim. Bu sunum için çeşitli kaynaklardan yaptığım araştırmalar sonucunda gerçekten bir destan olduğunu ve liseye kadar yapılan eğitim ve öğretimde bu konuların yeterli düzeyde anlatılmadığını ve ne kadar zayıf olduğumu gördüm. Bu bağlamda ibretlik olarak tespit ettiğim hususlar şunlardır.
b. Ben bu eksikliği bildiğim için bir yıl Çanakkale/Gelibolu'da ve 6 yıl da Ankara’da olmak üzere toplam 7 yıl kolej ve liselerde Milli Güvenlik Bilgisi öğretmenliği yaptım. Konuları bakımından harika bir dersti. Bizim lise dönemimizdeki konularından çok farklı idi. Atatürk'ün 1926 yılında eğitim müfredatına koyduğu ve gençlerimize geçmiş tarihinin neler yapması konusunda bilinçlendirilmesi yönünde çok yararlı bilgiler veriyorduk. Ne yazık ki bu ders bu iktidar tarafından 2013 yılından itibaren kaldırıldı. O zamanki muhalefet olan partilerden bile cılız birkaç tepkinin dışında hiçbir tepki gelmedi. Çünkü bu dersleri Türk ordusundaki çoğunlukla Albay rütbesindeki subaylar veriyordu. Nedense subayların ders vermesi istenmiyordu. Hâlbuki başta ABD, Çin ve Rusya olmak üzere birçok ülkede bu ders subaylar tarafından veriliyordu. Acı olan ise solcu ve Atatürkçü eğitimi savunduğunu söyleyen Eğitim sendikaları bile bu dersin kaldırılması yönünde iktidara destek vermişti.
c. Bu derslerden birinde Çanakkale savaşları ile ilgili çok iyi bir film izletmiştim ve ders sonunda iki kız öğrencimin teneffüste ağladığını gördüm. Kendilerine “ Neden ağlıyorsunuz. Bir şey mi oldu “ diye sorduğumda ise " Komutanım çok duygulandık ve bugüne kadar hiçbir tarih dersinde bize bu bilgiler ve Atatürk böyle anlatılmadı dedi " Ne yazık ki devleti yöneten siyasetçi ve devlet adamı görünümündeki insanlar çok yetersiz ve bilinçsiz idi. Şimdi 2021 yılındaki halimize bakınız. Bu durumdan biz Atatürkçüyüz diyen, ancak nemelazımcı, aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın ve kişisel çıkarlarını ön planda tutan kişiler de sorumluyuz.
d. Tarih bir tekerrürden ibarettir ve tarihten ders almazsanız size bedelini ödeyerek tekrar ettirir. Bir devlet yönetimini, ordusunun komutasını ve namusunu yabancıların kontrolüne verirse ve en önemlisi akıl ve bilimden uzaklaştırırsa emperyalist devletlerin kölesi olur ve yurttaşlarının bir insan olarak değeri kalmaz. Malumunuz Çanakkale savaşlarında 5’inci Ordu K. olan Alman mareşali Liman Von Sanders idi. Daha az Alman askeri kaybı ve Almanya'nın çıkarları için kasıtlı olarak hatalı bir strateji izleyerek ve mevzi savunması uygulaması gerekirken oynak savunma uygulayarak yaklaşık 501 bin Türk askerinin zayiatına neden olmuştur. Bu arada düşmanın da bir o kadar zayiatı olmuş ve düşmanlarımız bu sayede diğer cephelerde Alman ordusunun karşısına daha güçsüz olarak çıkmıştır. Atatürk’ün bu konudaki düşüncesini şöyle açıklamıştır. ‘’ Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığını kabul etmek, insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten de bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. Halbuki, Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!.. O halde ya istiklal ya ölüm! Mustafa Kemal ATATÜRK
e. Bu muharebelerde Atatürk'ün çok büyük bir askeri deha olduğu ortaya çıkmıştır. Ordu K. Cevat Paşa Anafartalar savaşlarından önce Mustafa Kemal ile durumu değerlendirirken düşüncesini sorduğunda " Ordunun komutasını bana devredeceksiniz demiştir. Kendisine fazla gelmez mi diye sorulduğunda, az bile gelir cevabını vermiştir. “ Bu yüksek özgüveni takdirlerinize sunuyorum. Akıl ve bilim, dirayet, özgüven, komutanlık dehası ve ülke sevgisi Atatürk' ün küçük bir rütbede olmasına rağmen bu muharebelerdeki önemini ortaya koymuştur. Bu muharebelerde “ Albay “ rütbesine terfi etmiştir. Atatürk çıkarma yapan düşmana karşı hiçbir mermisi olmayan ve geriye kaçan askerlerine mevzi aldırıp " SÜNGÜ TAK" diyerek düşmanın durdurulmasını sağlamıştır. Bu liderliği yapmak kaç komutana nasip olmuştur.
f. Çok duymuşsunuzdur AKP. iktidarının Çanakkale kutlamalarında partililerini buraya ücretsiz olarak geziler düzenlemesini ve özel seçilmiş rehberlerle bu savaşların hacılar ve hocalar ile derviş ve şıhlar ve de meleklerle kazanıldığını söylemektedirler. Hatta kahraman topçumuz Seyit onbaşının yaklaşık 250 kg. lik mermiyi iman gücüyle kaldırdığı söylenir. Ben de bir komutan olarak Kıbrıs'ta iken 15 Temmuz 1983 tarihinde KKTC’nin bağımsızlığı ve Cumhuriyet ilan edildiğinde dört gün topçu mevzilerinde her an savaş çıkabilir diye beklemiştik. Benim askerlerimin de böyle umulmadık davranışlarını çok yaşadım ve gözlerimle gördüm. Sanki askerlerim verilen emirlerimi havada uçar gibi yapıyorlardı. Çok duygulanmıştım. Hatta öğrencilerime söylerdim. İslam dininin sömürücüsü ve soytarısı Cüppeli Ahmet Hoca’ya verin 250 kg.lik mermiyi yerinden bile kıpırdatamaz bile demiştim. Bize bu Zaferimizi armağan eden Türk zabitan ve kumanda heyetinin üstün askeri başarısı ve yüce Önder Mustafa Kemal'in üstün komutanlık sevk ve idaresi ile Türk askerinin yurt sevgisinin ve asla düşmana vatan topraklarını bırakmayacağı konusundaki üstün moral gücüdür. Doğaldır ki “ din birliği ve dinimizdeki şahadet mertebesine ulaşmak “ duygusu da bu üstün moral-motivasyon gücüne çok büyük bir katkı sağlamıştır. Bu asla inkâr edilemez.
g. Ben binbaşı rütbesinde 1992 yılında Gelibolu ya tayin oldum ve burada yeni bir Tugayın kurulmasında da bulundum. Beş yıl görev yaptım ve kızım 1996 yılında Gelibolu'da doğdu. Her yıl bu tarihte yapılan anma etkinliklerine gittim. Ayrıca beni ziyarete gelen tüm dost ve akrabalarımı bu tarihi bölgeye götürdüm ve ziyaretlerini yaptırdım. Her ailenin mutlaka Çanakkale'de bir şehit dedesi mutlaka vardır. Derler ki Çanakkale'de abdestsiz gezilmez. Bir gün ailemle bu bölgede gezerken bir yerde yemeğimizi yemek için mola verdik. Kaç yıl sonra geçse de inanın orada elimi yere koyduğumda hemen elime kanlı tüfek fişeği geldi. O kadar küçük alanda yapılan bu muharebelerde çok sayıda canlar ve kayıplar verildi. Havada mermiler birbiriyle çarpıştı. Bunlar hiçbir savaşta olmayacak olaylardır. Lütfen bütün dostlarıma söylüyorum. Çocuklarınızı ve torunlarınızı mutlaka bir kere de olsa Gelibolu'ya götürün ve özellikle 4 yılda bir yapılan saat 04.00 ‘te başlayan " TAN VAKTİ " törenlerini bir kere de olsa izleyiniz. Bu törenlere Avusturalya ve Yeni Zelanda’dan atalarının öldüğü yerleri görmeye geliyorlardı. Tanrım beni böyle bir yetkili göreve getirirse her genç öğrencilerimizi özellikle doğu ve güney-doğu Anadolu bölgesindeki öğrenciler başta olmak üzere ücretsiz olarak MEB. lığınca Çanakkale Gelibolu bölgesi başta olmak üzere Anıtkabir vb. önemli tarihi ve kültürel yerlerimizi görmesini sağlayacağım. Bu konuda birçok projem var. Umarım bunları gerçekleştiririz.
h. Gelibolu'da beni ve tüm ulusumuzu en çok üzen olay 25 Temmuz 1994 tarihinde çıkan meşhur orman yangınıdır. Bu yangında tarihi Gelibolu alanındaki ağaçlar yerle bir oldu. O zaman Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı idi. Onun da katkısıyla tüm Türkiye'deki üniversitelerdeki öğrenciler sırasıyla iki hafta orada kurulan çadırlarda yaşayarak ağaç diktiler. Tekrar Gelibolu ormanını yaşattılar. Bu öğrencilerin yaşam alanlarını ve barınmalarını benim Tugayım sağlamıştı. Bu öğrencilerimizi ve emeği geçenleri kutluyorum. Bizler bugün atalarımızın canlarını toprağa bırakarak büyük fedakarlıklarla bize bıraktığı vatanda özgürce yaşıyoruz. Ancak sonuç olarak benim tüm dostlarıma belirtmek istediğim önemli hususları burada yazacağım ve değerlendirmelerini sizlere bırakıyorum.
3. Sonuç olarak;
a. Bu önemli günde, ülkemizin her bölgesinden yurttaşlarımızı şehitler vermiş Türk ulusu olarak bu zaferimizi yürekten kutluyorum. Ancak kendimize aşağıdaki soruları sorarsak acaba kendimizden vicdanlı ve gerçekçi nasıl bir cevap alırız?
(1) Bu ve bunun gibi tarihimizde bize gurur veren yaratan bu önemli günler sadece kutlama ve anma günleri olarak kutlanıp o günde kalmamasıdır.
(2) Bizler bu mert ve fedakâr atalarımızın yaptıklarını yapmaya hazır olmalıyız. Asla ülkemize zarar verecek gaflet ve dalalet içinde olmamalıyız.
(3) Kendi çıkarlarımızı düşünmeden birlik ve beraberlik içinde olmamız gerekirken neden birbirimizle çatışıp kavga ediyoruz ve yaşanan olaylardan ders çıkarmıyoruz.
(4) Ne yazık ki içinde bulunduğumuz süreç atalarımızın yaptıklarından çok uzak ve endişe verici durumdadır. Bunu görüyor ve birbirimizle paylaşıyor muyuz?
(5) Ülkemizin nüfusuna göre % 80-90 Atatürkçü olduğunu söyleyen insanlarımız niçin birlik ve beraberlik içerisinde davranmıyorlar?
(6) Acaba bizler 107 yıl önce atalarımızın yaptıklarını şimdi yapabilir miyiz?
b. Değerli dostlarım bu paylaştığım konuları çok geniş bir anlatımla “ ÇANAKKALE SAVAŞLARI ve ZAFERİ “ konu başlığıyla yaklaşık 2 saatlik bir süreyle Antalya'daki tüm lise ve kolejler ile derneklerde verdiğim konferanslarımda anlatmaya çalıştım. İzleyenlerden aldığım olumlu tepkiler beni gerçekten çok mutlu etti. Her yurttaşımızın bu kutsal günün bilincinde olunması temennisiyle selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Sağlıcakla kalınız.
Tarihçi, Yazar ve E. Albay Kemal KARAKUZEY