1. Genel konular.
a. Değerli dostlarım ve yüreği insan sevgisi odaklı Atatürk Sevdalısı yurtsever güzel insanlar hepinize selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Sizlere doğum günü konusunda bazı duygu ve düşüncelerimi kendi doğum günümde (10 NİSAN) sizlerle paylaşmak istedim. Bizim yaş dönemi insanlar bilirler ki öyle şaşalı pastalar kesilerek doğum günü kutlanmazdı. Bu da kültürümüze yeni giren bir sosyal olay haline geldi. Ben de tüm dostlarımın doğum günlerini de yürekten kutluyorum ve onların da ülkemizde aileleri ile barış ve huzur içerisinde, Atatürk’ün gösterdiği siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal refah hedeflerine ulaşmış bir yaşam sürmelerini diliyorum.
b. Benim doğum günümle ilgili ikinci önemli olay ise Osmanlı’da asayiş ve güvenlik amacıyla kurulan “ Zaptiye - Polis teşkilatı “ ‘ nın kuruluş yıldönümü (10 NİSAN 1845 ) olmasıdır. Her 10 Nisan günü yurdumuzda yapılan Polis Haftası ve polis teşkilatının kuruluş günü anma etkinliklerinde doğum günümün geldiğini anlarım. Bu olay da benim yaşamımda ilginç bir anı olarak yerini alır. Ayrıca Milli Güvenlisi bilgisi öğretmenliğim esnasında “ Polis Teşkilatı “ nı öğrencilerime anlatırken bugünün anlamını doğum günümle birlikte yaşardım.
2. Doğum Günlerine ilişkin düşüncelerim
a. Benim doğum günümle ilgili beni çok mutlu eden ve yüce önder Atatürk’e olan platonik sevgimin oluşmasına neden olan olay, ismimin Atatürk’ten esinlenerek konmasıdır. Dünyadaki tüm anneler melektir ve çok değerlidir. Gerçekten benim melek yürekli, iyiliksever, herkesin yardımına koşan, vicdanlı ve insan sevgisi odaklı olan biricik annem Semiha hanımefendi (nüfustaki adı Dudu idi. Ancak ismini sevmediğinden hiç yaşamında kullanmamıştı) beni mutlu etmek için sürekli o ünlü doğum öyküsünü anlatırdı. Annemin anlattığına göre annem bana olan hamileliğinde iken kiracımız olan kadın, anneme gelmiş ve “Semiha ablacığım ben rüyamda seni ve Atatürk’ü gördüm. Sen bu defa erkek çocuk doğuracaksın. Lütfen oğlan olursa adını Kemal koyar mısın? “ demiş. Annem de iki kız çocuktan sonra bir erkek çocuğu olacak diye mutluluktan havalara uçarak söz vermiş. Bana sürekli bu öyküyü söyler ve bana “ sen doğunca kurbanlar kesildi ve sen çok kıymetlisin ” diye beni sevindirirdi. Ama ben bu erkek çocuk ayrımcılığına da bir anlam veremiyorum. Halbuki kız çocukları anne ve babalarına yaşlılıklarında daha çok emek veriyorlar ki benim de üç kız kardeşimde anneme yaşlılığında çok iyi bir bakım sundular. Ancak ben de yaşamımda annemle iki arkadaş gibiydik ve çok iyi anlaşırdık. Işıklar içinde uyusun. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun. Bir insan anne ve babasını seçemiyor. Bu konuda ben çok şanslıyım ve harika bir anne ve babaya sahiptim.
b. Ben de ailesi tarafından yüce önder Atatürk’ten esinlenerek Kemal adını almış ve tesadüfe bakın ki Atatürk ile aynı okulda, aynı tabur ve Atatürk’ün Harbiye’deki numarası 1283 olan bölükte okumuş ve de aynı zamanda bu törenleri 4 (dört) yıl yaşamış bir Harbiyeli dostunuz olarak çok gururluyum. Ruhun şad olsun atam. Sana ve gösterdiğin devrim ve ilkelerine şu an o kadar çok ihtiyacımız var ki ! Ülkemizi emperyalist devletlerin uşağı olmuş gaflet, delalet ve hatta hıyanet içindeki asalakların kurguladığı senaryo doğrultusunda çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma hedeflerinden uzaklaşmış ve şeriat devletine doğru sürüklenen bir girdabın içinde çaresizce kıvranıyoruz. Bizleri Nutuk eserinle iç düşmanlarımız tarafından yönelecek tehdit ve tehlikeler konusunda uyardın ve biz gaflet içindeki yurttaşların yaşanan olayları şaşkın bakışlarla sadece izliyoruz. Duyarlı Atatürk sevdalısı yurtsever yurttaşlarımızın milli birlik ve beraberlikten uzak, bölük pörçük ve organize olmayan önlemleri ise hiçbir çözüm getirmiyor. Ancak kendim ile ilgili olarak askerlik mesleğini seçen ve senin ilkelerini rehber edinmiş bir yurttaş olarak ölümden korkmadan, her türlü mücadele içinde olacağıma dair yemin ettim. Zaten benim mesleğime girdiğimde biz Harbiyeliler Cumhuriyetin bekası, Atatürk ilke ve devrimlerini koruyacağımıza dair elimizi silaha koyarak canımızı feda edeceğimize dair, bayrak ve sancak üzerine yemin etmiştik. Kişisel olarak konferanslar vererek ve Atatürkçü derneklere üye olarak dayanışma içinde etkinliklere katılıyorum. Bu doğrultuda Antalya’da 15 konuda 20’ den fazla konferans verdim ve ülkeme, Atatürkçü düşünce sistemi ve ilke ve devrimlerine yönelik tehditler ile bu yaşanan sorunlardan kurtuluş amacıyla çözüm yollarını anlatmaya çalışıyorum. Asla umutsuzluk yoktur. Sonunda çağdaş ve insanca yaşamı savunan Atatürk sevdalısı ve kişisel çıkarlardan uzak toplumun ve halkın çıkarlarını esas alan düşünceler kazanacaktır.
3. Sonuç olarak;
a. Evrende kurulan insanlara yönelik yaşam sisteminde doğum ne kadar doğal ise ölüm yani belli bir süre dünya gezegeninde kaldıktan sonra başka bir diyara (ahiret) göç etmekte çok doğaldır. Ben insanların yaşamları süresince olumlu, yararlı, insan sevgisi ve barış odaklı, yaşadığımız çevreye ve tüm varlıklara saygılı ve en önemlisi temel ihtiyaçların adil ve eşitlik içinde paylaşıldığı bir yaşamın gerçekleşmesinin çok değerli ve önemli olduğunu düşünüyorum. Bazı insanlar yaşlılık ve ölümden çok korkarlar. Ben de çocuk ve gençlik evrelerimde ölümden çok korkardım. Bu konuyla da ilgili çok güzel bir anım var ve beni ölümden daha çok, yaşanan zamanın ne kadar önemli olduğunu bana hatırlatmıştır. Benim annemin babası felsefi ve insani değerlerden dolayı Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli ve Mevlâna vb. gibi düşünürlerden etkilenmiş bir halk önderi idi. Öyle herkes sohbet toplantısına katılamazdı. Ülkenin değişik şehirlerinden benim bilmediğim yaşlı ve ileri gelen insanlar onun sohbetine katılırlardı. Kısaca ben onu evliya gibi bir adam olarak düşünürdüm. Ben de herhalde 15 yaşındaydım. Bir gün kendisine ölüm ile ilgili duygu ve düşüncelerimi ergen bir çocuk olarak açtım. Ben o yaşlarda çok kitap okumazdım. Çok iyi hatırlıyorum ki Antalya’daki evinin balkonunda otururken kendisine “ Büyükbaba ben çocukluğumda çok yaramazdım ve annemi ve de kardeşlerimi çok üzdüm ve mahallede arkadaşlarımla çok kavga ettim. Şimdi benim günahlarım pek çok ve dinimize göre öldüğümde cehennemde çok yanacakmışım ve ben sürekli bunları aklımda düşünüyorum ve psikolojim bozuluyor. Bunlar aklıma geldikçe şimdi ne yapacağımı bilemiyorum.” Bana bak oğlum dedi. “ Sen tanrının çok sevgili kulusun ve geçmişte yaşadığın yaşamlarda çok başarılı olduğun için insan oldun. Sen tanrının çok sevgili bir kulusun. Tanrı çok değerli olan varlığını yani kulunu yakar mı? Örneğin sen kendi çocuğun olduğu zaman onu yakar mısın? Asla böyle şeyleri düşünme ve yanmak diye bir şey yok. Sağlıkla yaşayabileceğin kadar namusluca yaşayacaksın. Ölüm gerçektir ve huzura kavuşmaktır. “ demişti. Bu sözlerden sonra ben hiçbir zaman ölüm korkusu olmadan yaşamaya devam ediyorum.
b. Burada büyük babamı anlatmışken onunla ilgili harika bir anımı anlatmadan geçemeyeceğim. Ben Ankara’da Kara Harp Okulu birinci sınıfta okurken Büyükbabam ve bazı akrabalarımızla hafta sonu Anıtkabir’e ziyarete gitmiştik. Ben Atatürk’e verilen değerin ve sevginin yüceliğini, Anıtkabir’in heybetini söylemiştim. Bana döndü ve dedi ki. “ Bak oğlum bu millet kendisine yapılan bu büyük hizmetleri asla unutmaz “ Bu sözler yaşamım boyunca aklımdan hiç çıkmadı ve Büyükbabamın dediği gibi ülkeme ve insanlara yapılan hizmetin ne kadar önemli olduğu duygu ve düşüncesiyle yaşıyorum.
c. Bugünün anlam ve önemine ilişkin olarak, şairimiz Can Yücel’in güzel bir şiiri ile sonlandıralım.
* Ömür dediğiniz nedir ki? Çay bardakta soğuyana dek geçen zaman... Çayınız bardakta soğumadan için hayatı. Soğutmadan sevgileri, soğutmadan sevdaları, soğutmadan dostlukları…
* Yaşayın doyasıya. Seviyorsanız koşun ardından, beş dakika bile duracak zaman yok. Kırmadan, incitmeden sevin insanı. Kırmaya zaman yok, çayınız bardakta soğumadan için çayınızı. Hayat geçiyor. Yaşamak yüreklere zarar…
d. Öncelikle tüm yaşlı yurttaşlarımızın sorunlarının giderilerek ülkemizde hak ettikleri maddi ve manevi kazanımlar başta olmak üzere tüm gereksinimlerini sağlayacak huzur içerisinde ve tüm ihtiyaçları karşılanacak şekilde, ekonomik ve sosyal güvenceye kavuşmuş olarak sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmelerini yürekten diliyorum. Çünkü “ bir gün herkes yaşlanacak “ ilkesi tüm bireylerin ve yurttaşların belleklerine sıkıca sokulmalıdır. Her şey gönlünüzce olsun
Tarihçi, Yazar ve E. Albay Kemal KARAKUZEY